ADJECTIVES = SIFATLAR
Written by İngilizce Öğretmeni
ADJECTIVES = SIFATLAR
Sıfat isimlerin ya da diğer sıfatların önüne gelerek onları miktar, sıra, konum, renk, biçim, bıraktığı izlenim vb. gibi çeşitli yönlerden tanımlayan, tarif eden sözcük türü. Sıfat ile nitelediği veya belirttiği ismin oluşturduğu sözcük grubuna "sıfat tamlaması" denir.
A) Sıfat, bir sıfat tamlamasında (adjective + a noun), ismin önünde yer alır ve sayılabilir tekil isimlerle tamlamanın başında a/an kullanılır. Eğer sıfat sayılamayan bir ismi (water, weather, work,vb.) ya da sayılabilir çoğul bir ismi (days, girls, students, vb.) tanımlıyorsa a/an kullanılmaz.
|
He is a good cook |
O iyi bir aşçıdır |
|
This is hard work |
Bu zor iştir. |
|
Those are nice shoes |
Bunlar güzel ayakkabılardır. |
|
She has a round face |
O yuvarlak bir yüze sahiptir. |
|
I don't like to swim in cold water. |
Soğuk suda yüzmekten hoşlanmıyorum. |
|
Our neighbours are really friendly people. |
Komşularımız gerçekten arkadaş canlısı insanlar |
B) Sıfatlar yaygın olarak be(olmak), become(haline gelmek) ve get (almak) fiilleri ile kullanılır. Seem(benzemek), appear(görünmek), look(bakmak), feel(hissetmek),taste(tatmak), smell(koklamak) ve sound(ses vermek sesi çıkmak) gibi duyu fiilleriyle de sıfat kullanılır. Çünkü bu fiiller bir eylem bildirmezler. Bir nesnenin durumunu ifade etmemizi sağlarlar.
Be kullanılışı
|
She was rather plump last year, but now she is sum. |
O geçen yıl oldukça tombuldu ama şimdi toparladı |
|
The wages are rather low. |
Ücretler oldukça düşüktür |
Become/get kullanılışı
|
She got/became happy when she learnt that she had passed the exam. |
O sınavı geçtiğini öğrenince mutlu oldu |
|
I'll get/become angry if she doesn't invite me |
Eğer beni davet etmezse öfkeli olacağım |
Seem/appear/look kullanılışı Gördüğümüz bir durumu ifade ederken look/seem/appear kullanılır.
|
You look/seem/appear tiredDid you work hard in the office? |
Yorgun görünüyorsun, Ofiste çok mu çalıştın? |
|
She looks/seems/appears pale. Is something wrong with her? |
Solgun görünüyor. Onun bir sorunu mu var? |
|
You look ill you better go to doctor |
Hasta görünüyorsun doktora gitsen iyi olur. |
|
It seems to funny |
Eğlenceli görünüyor |
Seem ve appear"dan sonra to be + SIFAT’da kullanabiliriz. ‘’look’dan sonra to+mastar gelmez.
|
Don't try to speak to her. She seems/appears to be angry. |
Onunla konuşmayı deneme . Kızgın gibi gözüküyor |
|
He appeared to be ill. |
Hasta görünüyordu. |
feel kullanılışı
|
I felt sad when I got the bad news. |
Kötü haberleri aldığımda üzgün hissettim |
|
Do you still feel tired? |
Hala yorgun hissediyor musun? |
taste kullanılışı
|
The dinner tasted delicious |
Akşam yemeğinin tadı harikaydı |
|
This soup tastes awful |
Çorbanın tadı berbat duruyor |
smell kullanılışı
|
The room smells awful |
Oda berbat kokuyor |
|
The rose smells nice. |
Gül güzel kokuyor |
Sound kullanışı Duyduğumuz bir durumu ifade ederken ise sound kullanılır.
|
The music sounds a bit loud. |
Müziğin sesi biraz yüksek geliyor. |
|
The teacher in the next classroom sounds rather angry. |
Yan sınıftaki hocanın sesi kızgın çıkıyor |
|
I talked to her on the phone. She sounded ill. |
Onla telefonda konuştum. Sesi kötü geliyordu. |
- Look, feel, taste, smell ve sound, "like"(gibi) ile birlikte kullanılırsa, devamında bir isim gelir.
Look like + a noun (resemble), "benzemek, ...gibi görünmek"
|
She looks like (resembles) her mother. " |
O annesine benziyor |
|
That man looks like a plainclothes detective. |
Şu adam sivil bir dedektif gibi görünüyor |
Feel like + a noun "...gibi hissetmek, ... gibi durmak',
|
Ayşe still feels like a child. |
Ayşe hala çocuk gibi hissediyor |
|
This material feels like wool. |
Bu kumaş yün gibi duruyor |
Taste like + a noun "tadı ...ya benziyor"
|
I didn't like the wine at dinner. It tasted like vinegar. |
Akşam yemeğindeki şarabı sevmedim. Tadı sirke gibiydi |
|
This coffee tastes like hot water. Did you forget to put some coffee granules in it? |
Bu kahvenin tadı sıcak suya benziyor. İçine biraz kahve tanesi koymayı unuttun mu? |
Smell like + a noun "... gibi kokuyor"
|
I didn't like the smell of the perfume. It smelt like soap. |
Parfümün kokusunu sevmedim . Sabun gibi kokuyor |
|
I love my mom’s smell. She smells like heaven |
Annemin kokusunu seviyorum . Cennet gibi kokuyor |
Sound like + a noun "(kulağa) ... gibi geliyoı"
|
We heard a loud noise in the middle of the night. It sounded like a car crash. |
Gecenin ortasında bir gürültü duydum. Araba kazası gibiydi. |
C) Look, taste ve smell eylem bildiriyorsa zarf kullanılır.
|
She looked at me angrily, |
O bana sinirli baktı |
|
She tasted the soup suspiciously. |
Çorbayı kuşkuyla tattı |
|
She smelt the flowers happily |
Çiçekleri mutlu bir şekilde kokladı |
D) Turn (turn out)(-e dönmek) ve grow (büyümek ) fiillerinden sonra bir nesnenin durumundaki değişikliği ifade etmek için sıfat kullanabiliriz
|
Her hair has turned grey now. |
Saçı ağardı. |
|
The day started sunny, but later it turned out wet. |
Hava güneşli başladı ama sonra yağışlıydı. |
|
Everybody had considered her to be guilty, but she turned out Innocent |
Herkes onun suçlu olduğunu düşünmüştü ama o masum çıktı. |
Turn ve grow fiilleri eylem bildiriyorsa, zarf kullanılır.
|
Children grow quickly. |
Çocuklar çabucak büyür |
|
The car turned round the corner dangerously. |
Araba köşeyi tehlikeli şekilde döndü |
|
She turned the pages of the book quickly, looking for some information. |
Biraz bilgi ararken kitabın sayfalarını hızlıca çevirdi |
E) Keep ve remain fiilleri de, bir nesnenin durumunu ifade ederken sıfatlarla kullanılabilen fiillerdir.
|
Although I shout at her, she remained silent. |
Ona bağırmama rağmen o sessiz kaldı |
|
Nothing remains unchanged. Although things were going badly, he kept calm. |
Hiç bir şey eskisi gibi kalmaz. Herşey kötüye giderken O sakinliğini korudu. |
|
Keep quiet, please. I can't concentrate on my work. |
Sessiz ol lütfen ,işime konsantre olamıyorum |