COMPARATIVE ADJECTIVES : ZARFLARIN&SIFATLARIN KARŞILAŞTIRMALI HALLERİ
Written by İngilizce Öğretmeni
COMPARATIVE ADVERBS: ZARFLARIN KARŞILAŞTIRMALI HALLERİ
A) ZARFLARIN&SIFATLARIN DÜZENLİ ÇEKİMİ
- Sıfatların karşılaştırmalı biçimini elde etmek için "-er" takısı ya da "more" sözcüğü kullanılır.Genellikle bir heceli ya da bazı iki heceli sıfatlar sonuna "-er" takısı alır.Fiillerde yada isimlerde olduğu gibi son harfleri ‘’y’’olanlar düşüp ‘’ier’’ olur
big |
Büyük |
bigger |
Daha büyük |
thin |
İnce |
thinner |
Daha ince |
long |
Uzun |
longer |
Daha uzun |
easy |
Kolay |
easier |
Daha kolay |
tidy |
Düzenli |
tidier |
Daha düzenli |
pretty |
Güzel |
prettier |
Daha güzel |
short |
Kısa |
shorter |
Daha kısa |
slow |
Yavaş |
slower |
Daha yavaş |
happy |
Mutlu |
happier |
Daha mutlu |
quick |
Hızlı |
Quicker |
Daha hızlı |
- Sonu -Ing, -ed ve -s ile biten sıfatlar, kısa heceli de olsa sonuna "-er" takısı alamazlar. Bu sıfatların başına "more" getirilir
tired |
Yorgun |
More tired |
Daha yorgun |
serious |
Ciddi |
More serious |
Daha ciddi |
tiring |
Yorucu |
More tiring |
Daha yorucu |
bored |
Sıkılmış |
More bored |
Daha çok sıkılmış |
boring |
Sıkıcı |
More boring |
Daha sıkıcı |
tedious |
Sıkıcı |
More tedious |
Daha sıkıcı |
- Bazı iki heceli sıfatlar her iki biçimde de kullanılabilir
simple |
Basit |
Simpler |
Daha basit |
More simple |
narrow |
Dar |
narrower |
Daha Dar |
More narrow |
common |
Yaygın |
Commoner |
Daha yaygın |
More common |
friendly |
Cana yakın |
Friendlier |
Daha cana yakın |
More friendly |
handsome |
Yakışıklı |
Handsomer |
Daha yakışıklı |
More handsome |
polite |
Kibar |
politer |
Daha kibar |
More polite |
- Çoğu iki ve daha fazla heceli sıfatlar başına "more" alır.
modest |
Mütevazi |
More modest |
Daha mütevazi |
hostile |
Düşmanca |
More hostile |
Daha düşmanca |
certain |
Kesin |
More certain |
Daha kesin |
content |
Memnun |
More content |
Daha memnun |
careful |
Dikkatli |
More careful |
Daha dikkatli |
beautiful |
Güzel |
More beautiful |
Daha güzel |
careless |
İlgisiz |
More careless |
Daha ilgisiz |
intelligent |
Zeki |
More intelligent |
Daha zeki |
frequent |
Sık |
More frequent |
Daha sık |
comfortable |
Rahat |
More comfortable |
Daha rahat |
practical |
Kullanışlı |
More practical |
Daha kullanışlı |
efficient |
Etkili |
More efficient |
Daha Etkili |
- Bazı bileşik sıfatlar, her iki biçimde de comparative yapılabilir. Özellikle Informal English'de, sıfatın birinci sözcüğünü çekimlemek çok yaygındır.
My brother is more hardworking than I am. |
Erkek kardeşim benden daha çok çalışıyor |
|
My brother is harder-working than I am. |
Erkek kardeşim benden daha çok çalışıyor |
|
I am more easy-going now than I was a few years ago. |
Bir kaç sene öncesinden daha uyumluyum |
|
I am easier-going now than I was a few years ago. |
Bir kaç yıl öncesine göre daha uyumluyum |
B) ZARFLARIN&SIFATLARIN DÜZENSİZ ÇEKİMİ
- Bazı sıfatların çekimi, belirtilen kuralların dışındadır.
good |
İyi |
better |
Daha iyi |
Bad |
Kötü |
Worse |
Daha kötü |
much |
Fazla |
many |
Daha fazla |
more |
Fazla |
more |
Daha fazla |
far |
Uzak |
Farther/further |
Daha uzak |
little |
Az |
less |
Daha az |
- Good, bad ve well sözcüklerini "feel' ve "get' fiilleriyle kullanırken belli kısıtlamalar vardır. "Well" in, sağlığımıza ilişkin konuşurken "iyi" anlamında bir sıfat olduğunu görmüştük
How are you today/How do you feel today? |
Bugün Nasılsın / Bugün nasıl hissediyorsun? |
|
I am well/l feel well, |
İyiyim / İyi hissediyorum |
- Eğer, hasta birine "İyileşinceye kadar yatmalısın." demek istiyorsak, well ya da onun comparative biçimi better kullanabiliriz, (good kullanamayız.)
You must stay in bed until you feel well/better. |
İyileşinceye kadar yatakda kalmalısın |
- Eğer hasta biri, "Bugün kendimi kötü/daha kötü hissediyorum." demek istiyorsa bunu şöyle ifade edebiliriz.
I feel worse today |
Bugün daha kötü hissediyorum |
Feel good/bad", kişinin ruh halini ifade etmek için kullanılabilir.
I feel good |
İyi hissediyorum |
|
I feel bad. |
Kötü hissediyorum |
- Get fiilinden sonra good ve bad kullanılmaz. Bunların comparative biçimi better ve worse kullanılır. "Get well" kullanımı da mümkündür.
Ayşe was very ill yesterday, but she is getting better. |
Ayşe dün çok hastaydı ama bugün iyileşiyor |
|
Your English is getting better. |
İngilizcen düzeliyor |
|
The economic situation is getting worse. |
Ekonomik durum kötüleşiyor |
|
I hope you'll get well soon |
Umarım yakında iyileşirsin |
- Nicelik sıfatı olarak much ve many "more" biçiminde çekimlenir. Little’in comparative biçimi "less" dir. Few düzenlidir. "Fewer" biçiminde çekimlenir.
You have little money, but I have less. |
Senin az paran var ama benim senden daha az |
|
I have few books, but you have fewer than me. |
Benim bir kaç kitabım var ama senin benden daha az |
|
There were fewer people at the demonstration yesterday than at the previous one. |
Dünkü gösteride öncekinden daha az kişi vardı |
|
I think you have more money than all of us. |
Sanırım senin hepimizden daha fazla paran var |
|
I guess more people will become unemployed in the days to come. |
Sanırım önümüzdeki günlerde daha çok insan işsiz kalacak |
- "More" gibi "less" de sıfatları nitelemek için kullanılır
This bed is more uncomfortable than the one I slept in last night. |
Bu yatak, dün akşam yattığım yataktan daha rahatsız (aslında bu da rahatsızdır ama dünküne göre rahattır ) |
|
Both a Mercedes and a BMW are expensive cars, but a BMW is less expensive than a Mercedes. |
Her bir Mercedes ve bir BMW pahalı araçlardır ama BMW , Mercedes’ten birazcık daha pahalıdır |
|
My daughter is obviously less good at maths than my son. |
Kızım açıkcası matematikde oğlumdan daha az iyidir |
- Far iki şekilde comparative yapılır: farther ya da further. Eğer far, "uzak" anlamında kullanılıyorsa comparative biçimi farther ya da further olabilir.
Your house is farther/further from the city centre than ours. |
Eviniz şehir merkezine bizim evden daha uzaktadır. |
Further'ın bir anlamı da "daha fazla" demektir. Bu anlamda farther kullanılmaz
I'll let you know as soon as I get further Information |
Size en kısa süre de daha fazla bilgi ileteceğim |
OLDER AND ELDER (DAHA YAŞLI-DAHA ESKİ)
- İki kişinin ya da iki nesnenin yaşlarını karşılaştınyorsak "older" kullanılır. "Abla, ağabey, büyük amca vs." gibi aile bireylerinden, daha büyük olanını ifade ediyorsak "elder" kullandır. "Than" kullanılan cümlelerde elder kullanılmaz; çünkü "than" karşılaştırma yapar. Özellikle Amerikan İngilizce’sinde, elder yerine older kullanımı çok yaygındır.
My elder sister lives in Turkey |
Ablam Türkiye’de yaşıyor |
|
Her elder brother doesn't allow her to stay out late. |
Ağabeyi, onun geç vakte kadar dışarıda kalmasına izin vermiyor |
|
I have two sisters. One is older than me, and one isyounger |
İki kız kardeşim var biri benden daha büyük biri de daha genç |
|
Are you older or younger than your brother? |
Erkek kardeşinden daha mı büyüksün ya da daha mı küçüksün? |
- Older "daha eski anlamında da kullanılır
Our apartment building is older than all the others in our street. |
Bu apartman sokaktaki diğer binalardan daha eski |
|
This car seems older than the one we tried out yesterday, and I'd prefer to buy the newer one. |
Bu araba dün dışarda denediğimizden daha eskiye benziyor. Daha yeni bir tane almayı tercih etmeliyim. |
.
- Bir durumun sürekli değiştiğini vurgulamak için comparative adjective ya da adverb çift kullanılabilir: more and more, faster and faster, better and better, more and more expensive, etc. Örneklerde görüldüğü gibi, -er takısı alan sıfatların kendisi çift söylenir. Çok hecelilerde ise more yinelenir.
Everything is getting more and more expensive. |
Her şey gittikçe pahalılaşıyor |
|
It's becoming more and more Important to know a foreign language |
Yabancı dil bilmek gittikçe daha çok önem kazanıyor |
|
More and more students are taking the university exam. |
Gittikçe daha çok öğrenci üniversite sınavına giriyor. |
|
It's becoming harder and harder to find a job. |
İş bulmak gittikce daha çok zorlaşıyor |
|
They began to work more and more slowly |
Git gide daha yavaş çalışmaya başladılar |
- Karşılaştırmalı yapıyı, iki durumun birbirine bağlı olarak değiştiğini ifade etmek için de kullanabiliriz
The harder you work, the more successful you will be. |
Ne kadar çok çalışırsan o kadar başarılı olursun |
|
The less you eat, the more quickly you'll lose weight |
Ne kadar az yersen o kadar çabuk kilo verirsin |
|
The more you earn, the more you can spend. |
Ne kadar çok kazanırsan o kadar çok harcayabilirsin |
|
The harder the job became, the less interested I was. |
İş zorlaştıkça ilgim daha çok azaldı. |
|
The more he talked, the more annoyed I became. |
O konuştukça öfkem arttı. |
- Bu cümlelerdeki anlamı "as" kullanarak da verebiliriz
As I grew older, I became more interested in music.The older I grew, the more Interested I became in music. |
Büyüdükçe müziğe olan ilgim arttı |
|
As I waited there for him to come, I got more and more impatient. The longer I waited there for him to come, the more impatient I got. |
Onun gelmesini bekledikçe daha çok sabırsızlandım |
COMPARISON WITH AS .... AS/THE SAME .... AS/DIFFERENT FROM
a) Sıfat ve zarflarda karşılaştırma yapabileceğimiz diğer bir yapı as ... as/so .... as kalıbıdır. As .... as kalıbı olumlu cümlede kullanıldığında eşitlik bildirir ve iki as arasında sıfatın ya da zarfın yalın hali kullanılır.
- as + adjective/adverb + as
Ali is 16 years old. Ayşe is 16 years old too. Ali is as old as Ayşe. |
Ali 16 yaşındadır. Ayşe de 16 yaşındadır Ali’nin Ayşe kadar yaşı vardır |
|
Ali is 1.65 m tall. Ayşe is 1.65 m tall too. Ali is as tall as Ayşe. |
Ali 1.65m boyundadır . Ayşe de 1.65m boyundadır Ali Ayşe gibi uzundur |
|
They are driving at 100 kph. We are driving at 100 kmh. They are driving as fast as we are. |
Onlar 100km hızla sürüyorlar. Biz 100km hızla sürüyoruz Onlar da bizim kadar hızlı sürüyorlar |
|
He drives the car carefully. You drive the car carefully. He drives the car as carefully as you. |
O arabayı dikkatlı sürer Sen arabayı dikkatli sürer Arabayı senin kadar dikkatli sürüyor |
- Olumlu cümlede, karşılaştırılan öğeler yer değiştirdiğinde cümlenin anlamı değişmez.
Your house is as large as ours. Our house is as large as yours |
Sizin ev bizimki kadar geniştir Bizim ev sizinki kadar geniştir |
|
Ali is as tall as Ayşe. Ayşe is as tall as Ali |
Ali Ayşe kadar uzundur Ayşe Ali kadar uzundur |
- As + adjective/adverb + as, olumsuz cümlede kullanıldığında eşitsizlik olduğunu vurgular.Olumsuz cümlede so + adjective/adverb + as kalıbım da kullanabiliriz.
Our apartment building has three floors.Your apartment building has six floors. Our apartment building Isn't as/so high as yours. |
Bizim apartman 3 katlıdır Sizin apartman 6 katlıdır Bizim apartman sizinki kadar yüksek değildir |
|
Living in the villages isn't as/so expensive as living in big cities. |
Köylerde yaşamak şehirde yaşamakdan daha pahalı değildir |
|
He doesn't drive as/so carefully as you |
O senin kadar dikkatli araba kullanmıyor |
- Olumsuz cümlede karşılaştırılan öğeler yer değiştirdiğinde cümlenin anlamı değişir. Bu nedenle, isimleri değiştirdiğimizde kullanılan sıfat ya da zarfı da değiştirmemiz gerekir.
This exam isn't as/so difficult as the previous one. |
Bu sınav önceki kadar zor değil |
|
The previous exam wasn't as/so easy as this one. |
Önceki sınav bunun kadar kolay değildi |
- As ... as ya da so ... as arasına sıfat ya da zarftan başka sözcükler de girebilir. Karşılaştırılan öğelerden birincisine ait olan sözcükler ikinci as'a kadar yazılır. İkinci as'den sonra yazılanlar ikinci öğeye aittir.
It isn't as/so cold today as it was yesterday. |
Bugün dünkünden daha soğuk değil |
|
I'm not as/so optimistic about the economic situation in Turkey as you are. |
Türkiye'deki ekonomik durum konusunda senin kadar iyimser değilim |
|
She wasn't as/so self-confident before she found a decent job as she is now. |
Saygın bir iş bulmadan önce, şimdi olduğu kadar kendine güvenli değildi |
|
You don't seem as/so keen on playing football nowadays as you were before. |
Bugünlerde daha önceki gibi futbol oynamaya düşkün görünmüyorsun |
- Sıfat tamlamalarında so/as + adjective + a/an singular noun (tekil isim) kalıbı kullanılabilir. Bu yapı çoğul isimlerle ve sayılamayan isimlerle kullanılmaz.
I have never seen such a beautiful girl as her. |
Hiç onun kadar güzel bir kız görmedim |
|
I have never drunk such delicious coffee as this. |
Hiç bunun kadar lezzetli kahve içmedim |
|
I dont think you can find such cheap shoes as this. |
Bunlar kadar ucuz ayakkabı bulabileceğini sanmıyorum |
- So + adjective/adverb + as to do ve such + adjective + noun + as to do kalıpları"... yapacak kadar" anlamını verir.
I admit he is rather disrespectful, but he is not so disrespectful as to shout at his mother. |
Annesine bağıracak kadar saygısız değil |
|
He is not such a disrespectful boy as to shout at his mother. |
Annesine bağıracak kadar saygısız bir çocuk değil |
|
She isn't so beautiful as to win the beauty contest |
Güzellik yarışmasını kazanacak kadar güzel değil. |
|
She isn't such a beautiful girl as to win the beauty contest. |
Güzellik yarışmasını kazanacak kadar güzel bir kız değil |
- As/so ... as kalıbını miktar sıfatları many, few, much ve little ile as/so + many/few/much/little + noun + as biçiminde kullanabiliriz.
I don't have as/so many books as you do. |
Benim, senin kadar çok kitabım yok. |
|
We intend to invite as few people to the wedding aspossible. |
Düğüne, mümkün olduğu kadar az kişi davet etmek niyetindeyiz |
|
You won't need as much money in the mountains asthat. |
Dağda bu kadar çok paraya ihtiyaç duymazsın. |
|
For the trip, I'll take as little baggage as possible. |
Seyahat için mümkün olduğu kadar az bagaj alacağım |
- As much as yapısını fiilleri tanımlarken de kullanabiliriz.
You don't like swimming as much as I do. |
Sen yüzmeyi benim kadar sevmiyorsun |
|
She doesn't smoke as much as she used to. |
Eskiden olduğu kadar çok sigara içmiyor |
- Half as ... as, twice as ... as gibi yapılarla, karşılaştırdığımız özelliğin kaç kat olduğunu ifade edebiliriz.
He eats very little. He doesn't eat even half as much as his sister. |
Çok az yemek yiyor.Kardeşinin yediğinin yarısını bile yemiyor |
|
Her salary is twice as much as mine. |
Onun maaşı benimkinin iki katıdır. |
|
Turkey is almost seven times as big as Bulgaria. |
Türkiye, Bulgaristan'ın yaklaşık yedi katı büyüklüğündedir |
b) The same ... as ‘’Aynı – kadar ‘’
- The same ... as, karşılaştırılan iki öğenin "aynı" olduğunu ifade eden bir yapıdır. Ancak the same ... as, isimlerle kullanılır
Ali is as old as Ayşe. (as + sıfat + as) |
Ali’nin ayşe kadar yaşı vardır |
|
Ali is the same age as Ayşe. (the same + isim + as) |
Ali Ayşe ile aynı yaştadır |
|
Ali is as heavy as Ayşe. Ali is the same weight as Ayşe. |
Ali Ayşe gibi ağırdır Ali Ayşe ile aynı kilodadır |
|
Your hair is as dark as mine. Your hair is the same colour as mine. |
Saçının rengi benimki kadar koyudur Saçın benimkiyle aynı renktedir |
|
I usually arrive home at the same time as my father. |
Genellikle babamla aynı zamanda eve varırım |
- The same as yan yana kullanılabilir.
My needs are the same as yours. |
Benim ihtiyaçlarım seninkiyle aynı |
|
Her eye colour is the same as her mother's. |
Onun göz rengi annesininkiyle aynı |
|
Your English teacher is the same as ours. |
İngilizce öğretmeniniz bizimkiyle aynı |
- Eğer karşılaştırılan iki öğeyi, cümlenin başında özne olarak kullanıyorsak, as kullanılmaz.
Last night, I arrived home at the same time as my father. Last night, my father and I arrived home at the same time. |
Dün gece eve babamla aynı zamanda vardım Dün gece babam ve ben aynı anda eve vardık |
|
Her parents and she still live in the same house. |
Ailesi ve o hala aynı evde yaşıyorlar |
c) Similar to/different from ‘’ benzer şekilde - den farklı ‘’
- Benzerlikleri similar to, farklılıktan different from ile ifade ederiz. (Amerikan ingilizcesi’nde genellikle different from/than, İngiliz İngilizcesi’nde ise different from/to kullanır.)
Your pronunciation is quite different from/than/tomine |
Senin telaffuzun benimkinden çok farklı.) |
|
The layout of your house is similar to ours, but yours is a bit larger. |
Sizin evin planı bizimkine benziyor |
- Benzeyen ya da farklı olan noktayı In that + bir cümle biçiminde ifade edebiliriz.
My job is similar to yours in that we meet a good many people throughout the day |
Benim işim, gün boyu pek çok insanla karşılaşmak bakımından seninkine benziyor. |
|
My point of view is different from/than/to yours in that I'm more optimistic about the situation |
Benim bakış açım, bu konuda daha iyimser olmam bakımından seninkinden farklı |