İHTİYAÇ YA DA YASAKLAMA BELİRTEN KİPLER
Written by İngilizce Öğretmeni
NECESSITY and PROHIBITION İHTİYAÇ YA DA YASAKLAMA BELİRTEN KİPLER
İHTİYAÇLARDA
must (meli malı ) , have to (yapmam gerekir) have got to (yapmak zorundayım)
Must, have to ve have got to, gereklilik ya da zorunluluk ifade eden yapılardır.
Students must study hard in order to pass exams. |
Öğrencilerin sınavları geçmek için sıkı ders çalışmalılar |
Students have to study hard in order to pass exams. |
Öğrencilerin sınavları geçmek için sıkı ders çalışmaları gerekir. |
Students have got to study hard in order to pass exams. |
Öğrenciler sınavları geçmek için sıkı ders çalışmak zorundalar. |
"have to" nun soru bicimi, "do" kullanılarak olusturulur.Geniş Zaman kuralları burda da geçerlidir. (i – you – we – they ‘do alır, he- she- it does alır ) Uzun yanıtlarda (i – you – we – they have to olur , he- she- it has to olur)
- Do you have to leave now? - Yes, I do. (Yes.I have to leave now.) |
Şimdi ayrılman mı gerekiyor? Evet gerekiyor (Evet , şimdi ayrılmam gerekiyor. |
- Does your brother have to work so hard? -Yes, he does. (Yes, he has to work so hard.) |
Kardeşin çok çalışması mı gerekiyor? Evet . (Evet. Onun çok çalışması gerekiyor.) |
"must" ve "have got to" nun soru biciminde ise, "must" ve "have" yardımcı fiil olarak kullanılır.
- Must you leave now? - Yes, I must. (Yes, I must leave now.) |
Şimdi ayrıl malımısın?
Evet , ayrılmalıyım . ( Evet , Şimdi ayrılmalıyım). |
- Have you got to leave now ?
- Yes, I have. (Yes, I have got to leave now.) |
Şimdi ayrılmak zorunda mısın?
Evet. Zorundayım ( Evet şimdi ayrılmak zorundayım.) |
"Must" ve "have to" nun olumsuz biçimi, "don't have to", "don't need to" ya da"needn't" dır.
- Do you have to get up early tomorrow? - No, it is my day off. I don't have to/don't need to/needn't get up early. |
Yarın erken kalkman gerekiyor mu?
Hayır. İzin günüm. Erken kalkmam gerekmiyor. |
- Does your brother have to get up early tomorrow? - No, it is his day off. He doesn't have to/doesn't need to/needn't get up early. |
Kardeşinin yarın erken kalkması gerekiyor mu?
Hayır.Onun izin günü. Erken kalkması gerekmiyor. |
- Must a student study four hours a day? - It depends on the student. Some students don't have to/don't need to/needn't study so much. |
Bir öğrenci günde 4 saat ders çalışmalı mı? Öğrenciye bağlı,Bazı öğrencilerin çok fazla ders çalışması gerekmez. |
- Must you get a tutor? - No, I can understand by myself. I dont have to/don't need to/neednt get a tutor. |
Özel ders mi alman gerekiyor ? Hayır,Kendi kendime anlayabilirim.Özel bir ders almama gerek yok. |
"Must" ın olumsuzu olarak, ilk anda akla "mustn't' geliyor. Ancak "mustn't', zorunluluğu ortadan kaldıran değil, yasaklama getiren bir yapıdır.
Örneğin
"Must I stay in bed for a swift recovery ?" |
Cabuk iyilesmek icin yatmalı mıyım?) |
diyen birine, "No, you mustn't." dersek, "Hayır, yatmamalısın." demis oluruz ki, bu da bizim ifade etmek istediğimiz dusunce değildir. Cunku, bu soruyu soran birine "Hayır, yatman gerekmez." demek istemisizdir. " Bunu da "needn't', "don't need to" ya da "don't have to" ile ifade edebiliriz.
No, you don't have to/don't need to/needn't stay in bed, but don't go out. |
Hayır , yatakta yatman gerekmez ama dışarı çıkma.(evin dışı) |
"Mustn't" ı ancak, "yapmamalısın" anlamında kullanabiliriz. Yani, "Bunu yapmamalısın, cunku yasak' ya da "Bunu yapmamalısın; eğer yaparsan, sonuc kotu olacak." gibi dusunceleri ifade edebiliriz.
You mustn't smoke so much. You'll make yourself ill. |
Çok fazla sigara içmemelisin. Kendini hasta edeceksin. |
We mustn't sit here on the grass. The notice says it is forbidden. |
Çimlerde otur mamalısın.Duyuru yasak olduğunu söylüyor. |
"Have got to" nun olumsuz bicimi ise "haven't got to" dur.
- Have you got to meet your friend at the bus-stop?
- No, I haven't got to meet him. He knows the way, and he can come by himself. |
Arkadaşını otobüs durağında mı karşılaman gerekiyor? Hayır . Onu karşılamam gerekmiyor. O yolu biliyor ve kendisi gelebilir. |
"Must", "have to" ve "have got to" nun past biçimi "had to" dur.
It was very busy at work yesterday. I had to work until late. |
Dün işte çok yoğundu. Geç saatlere kadar çalışmam gerekti. |
When I was a child, there weren't so many toys. We had to make our own toys. |
Çocukken çok fazla oyuncak yoktu. Kendi oyuncağımızı yapmamız gerekiyordu. |
- Did you have to get up early last year? - No, classes started at noon last year, so I didn't have to get up early. |
Gecen sene erken kalkmak zorunda mıydın? Hayır, geçen yıl okullar öğlen başlıyordu. Böylece erken kalkmam gerekmiyordu. |
- Did you have to wear a uniform when you were in high school? - Yes, I did. (Yes, I had to wear a uniform.) |
Lisedeyken bir üniforma giymek zorunda mıydın? Evet zorundaydım ( Evet bir üniforma giymek zorundaydım) |
There weren't so many electric appliances in the past, so women had to spend very long hours doing the housework. |
Geçmişte çok fazla elektrikli aletler yoktu bu yüzden kadınlar ev işlerini yaparken çok uzun saatler harcamak zorundaydı. |
"Must" ve "have to", zaman olarak "present(geniş)' ya da "future(gelecek)" eylemleri bildirebilir.
I must go now. Present) |
Şimdi gitmeliyim. |
|
I must work hard next week. Future) |
Gelecek hafta çok çalışmalıyım. |
|
She has to leave now. (Present) |
Şuan çok çalışması gerekir. |
|
She has to get up early tomorrow. (Future) |
Yarın erkenden uyanması gerekir. |
"Must" in present ya da future dısında baska bir kullanımı yoktur.
"Have to" kalıbını, diğer zamanlarla da kullanabiliriz.
I have to study now. (Present) |
Şuan ders çalışmalıyım |
I will have to study hard next year. (Future) |
Gelecek yıl çok ders çalışmam gerekecek. |
I had to study hard last year. (Simple Past) |
Geçen yıl çok ders çalışmam gerekti. |
I have had to study hard for some time. (Present Perfect) |
Bazı zamanlarda çok ders çalışmam gerekliydi. |
I had had to study very hard for some time, and so I became ill. (Past Perfect) |
Bazen çok fazla ders çalışmam gerekmişti ve bu yüzden hasta oldum. |
NOT
"must" ve "have to", her ikisi de gereklilik, zorunluluk bildirmesine karsın, "must" daha cok, konusmacının kendi icinden gelen bir zorunluluğu, "have to" ise dıs etkenlerden kaynaklanan bir zorunluluğu yansıtır. Ancak, gunluk yasamda, zorunluluklar arasında bu ayrımı yapmak cok zordur. Yani zorunluluğu kisi kendi icinde mi hissediyor, yoksa bazı kosullar onu bir seyler yapmaya mı zorluyor? Bu aynım, tek tek cumlelerde yapamayız. Ancak, konusmanın akısı icerisinde zorunluluğun kaynağı netlik kazanabilir.
I must pass the university exam. |
Universite sınavını geçmeliyim |
I have to pass the university exam |
Üniversite sınavını geçmem gerekiyor. |
Tek tek ele aldığımızda, bu iki cumle arasında pek fark yoktur. Ancak, bu cumlelerin devamında, konusmanın akısı soyle olmalıdır.
I must pass the university exam. I have no other choice. If I can't pass it, I won't get a good career and I will be unhappy. |
Üniversite sınavını geçmeliyim . Başka seçeneğim yok. Eğer geçemezsem.İyi bir kariyere sahip olmayacağım ve mutsuz olacağım. |
I have to pass the university exam. My parents have spent so much money on me. If not, I'll make them unhappy |
Üniversite sınavını geçmem gerekiyor . Ailem bana çok fazla para harcıyor.Eğer geçmezsem onları mutsuz yapacağım. |
"Must" konusmacının kendi otoritesini ifade ederken de kullanılır
You must stop smoking. Your lungs are getting worse |
Sigara içmeyi bırakmalısınız. Akciğerlerin daha kötüye gidiyor. |
You must make your bed when you get up. |
Kalktıkdan sonra yatağını toplamalısın. |
You must brush your teeth before you go to bed. |
Yatağa gitmeden önce dişlerini fırçalamalısın |
Ancak, kendisinden istenen bu isleri ifade ederken, kisinin "have to" kullanması daha uygundur.
I have to stop smoking. The doctor says my lungs are getting worse. |
Sigara içmeyi bırakmam gerekiyor. Doktor diyor akciğerlerim daha kötüye gidiyor. |
I have to make my bed when I get up. |
Kalktıkdan sonra yatağımı toplamam gerekiyor. |
I have to brush my teeth before I go to bed. |
Yatağa gitmeden önce dişlerimi fırçalamam gerekiyor. |
PROHIBITION: YASAKLAMA ‘’Mustn’t) ( mamalısın
Yasaklama ifade eder
You mustn't cross the street when the light is red. |
Kırmızı ışık yandığında sokağın ortasında olmamalısın. |
You mustn't speak loudly in a hospital. |
Bir hastanedeyken yüksek sesle konuşmamalısın. |
You mustn't tell anyone my secret. |
Sırrımı kimseye söylememelisin. |
Cok guclu bir oğut ifade eder.
You mustn't work so hard. You'll be ill. |
Çok fazla çalışmamalısın. Hasta olacaksın. |
You mustn't treat him so strictly. He will get depressed. |
Ona öyle sert davranmamalısın. Bunalıma girecek |
She mustn't come home alone at that time of night. The streets aren't safe. |
Bu kadar geç saatte eve yalnız gelmemelisin.Sokaklar güvenli değil. |
LACK OF NECESSITY IN THE PAST GEÇMİŞTE ZORUNLULUĞU KALDIRAN İFADELER.
Zorunluluğu ya da gerekliliği ortadan kaldıran yapılar arasında (needn't, don't need to and don't have to), anlam geniş ya da gelecek zaman iken bir fark yoktur.
She doesn't have to/doesn't need to/needn't study hard. She is already good at English,(geniş zaman) |
Çok fazla ders çalışması gerekmez. Zaten İngilizce’de iyi. |
She won't have to/won't need to/needn't work so hard when she has paid off the instalments on her car. (gelecek) |
Arabasının parasını taksitle ödediğinden çok fazla çalışması gerekmeyecek. |
Ancak bu yapıların past bicimleri olan "didn't have to", "didn't need to" ve "needn't have done", farklı anlamlar ifade ederler.
Didn't have to and didn't need to
"Gecmiste bir eylemi yapmam gerekmedi/yapmak zorunda kalmadım." anlamını vermek istiyorsak "didn't have to" ya da "didn't need to" kullanırız.
I didn't have to/didn't need to wait long for my friends. They came only ten minutes late. |
Arkadaşlarımı çok fazla beklemem gerekmedi /beklememe gerek kalmadı. Sadece 10 dakika geç kaldılar. |
She didn't have to/didn't need to go shopping after work. Her husband had already done the shopping, |
İşten sonra alışverişe gitmesine gerek kalmadı / gitmesi gerekmedi . Kocası zaten alışverişi yapmıştı. |
Needn't have done
Gecmiste bir eylemi yapmamız gerekmediği halde yapmıssak, "needn't have done" kullanırız.Yani "yapmam gerekmezdi/gerekmezmis, ama yaptım." anlamını ifade eder. .
You needn't have washed the dishes by hand. I was going to put them in the dishwasher. (But you washed them by hand and you wasted your time and energy.) |
Bulaşıkları elinde yıkaman gerekmiyordu. Ben onları bulaşık makinesine koyacaktım., (ama sen onları elinde yıkadın ve zamanını ve enerjini boşa harcadın) |
There is plenty of food at home. You needn't have gone shopping. (It was unnecessary for you to go shopping.) |
Evde yiyecek boldu.Alışveriş yapman gerekmezdi. (alışverişe gitmen gereksiz oldu. ) |
Su iki orneği karsılastıralım:
My friend phoned me to say that she was getting married in two weeks. I didn't have an outfit to wear at her wedding, so I bought an elegant dress and spent a lot of money. Later, I learnt that she cancelled her wedding, so: |
Arkadaşım bana 2 hafta içinde evleneceneğini söylemek için telefon etti.Düğününde giyecek bir kıyafetim yoktu.Bu yüzden çok para harcadım ve şık bir elbise satın aldım . Sonra öğrendim ki Düğününü iptal etmiş.Böylece |
I needn't have bought that dress. (It was unnecessary for me to buy that dress.) (The result is: I bought the dress and wasted my money.) |
Bu elbiseyi satın almam gerekmezmiş.(bu elbiseyi satın almak gereksiz oldu) Sonuç olarak elbiseyi aldım ve paramı boşa harcadım. |
My friend phoned me to say that she was getting married in two weeks. I didn't have an outfit to wear at her wedding, so I decided to buy one, but before I could buy a dress, she phoned again to say that she had cancelled her wedding, so: |
Arkadaşım bana 2 hafta içinde evleneceneğini söylemek için telefon etti.Düğününde giyecek bir kıyafetim yoktu.Bu yüzden bir elbise almaya karar verdim, ama almadan önce arkadaşım tekrar telefon etti ve düğününü iptal ettiğini söyledi. Böylece |
I didn't need to buy/didn't have to buy a dress. (The result is: I didn't buy the dress.) |
Satın almam gerekmedi. / bir elbise almama gerek kalmadı. Sonuç olarak elbise satın almadım. |
Orneklerde de gorulduğu gibi, "needn't have done", "isin gerekli olduğunu zannediyordum, yuzden yaptım. Daha sonra gerekmediğini oğrendim. Aslında yapmam gerekmezmis." Anlamını "didn't need to/didn't have to" ise, "isi yapmak gerekmediğini biliyordum, bu yuzden yapmadım. Yapmam gerekmedi/yapmak zorunda kalmadım." anlamını ifade ediyor.