PREPOSITIONS OF PLACE and MOVEMENT : YER VE HAREKET BİLDİREN EDATLAR
Written by İngilizce Öğretmeni
PREPOSITIONS OF PLACE and MOVEMENT : YER VE HAREKET BİLDİREN EDATLAR
- İn (... de, ... da, içinde anlamını verir.)
in a city, |
Şehirde |
in the sea |
Denizde |
in the east of Turkey |
Türkiye’nin doğusunda |
in a line |
Bir Çizgi de |
in a room |
Bir odada |
in a queue |
Bir Kuyrukta |
in a park |
Bir parkta |
in a row |
Bir sırada |
in the water |
Suyun içinde/ suda |
in a book |
Bir kitapta |
in a newspaper |
Bir gazetede |
in the sky |
Gökyüzünde |
in an armchair |
Bir koltukta |
in bed |
Yatakta |
in the rain |
Yağmurda |
in the snow |
Karda |
in the world |
Dünyada |
in the sun |
Güneşte |
- At (bir yerde
at home |
Evde |
At airport |
Havaalanında |
at school |
Okulda |
At the front |
Önde |
at work (without "the") |
İşte |
at the back |
Arkada |
at the cinema |
Sinema da |
at sea (voyage) |
Denizde(yolculuk için) |
at the theatre |
Tiyatroda |
at the beginning of the street |
Sokağın başında |
at the party |
Partide |
At the end of the street, |
Sokağın sonunda |
At the station |
istasyonda |
At the meeting |
Toplantıda |
- On üzerinde yüzeyinde anlamında.
on the floor, |
Yerde |
on the wall |
Duvarda |
on the ceiling |
Tavanda |
on the table |
Masada |
on the chair |
Sandalyede |
On the shelf |
Rafta |
on the bed |
Yatağın üstünde |
on the cover |
Kapakta |
on page (7), |
Sayfa 7’de |
on an island |
Bir adada |
on the back page of the newspaper |
Gazetenin arka sayfasında |
On the front page of the newspaper |
Gazetenin ön sayfasında |
on a river |
Nehirin üstünde |
on the ground |
Yerde |
On earth |
Dünya da |
on her face |
Yüzünde |
on my nose |
Burnum da |
on the West coast of Turkey |
Türkiye’nin batı kıyısında |
- From ‘ten ‘ den(bir yerden ayrılmak anlamında)
from work |
İşten |
from school (without"the") |
Okuldan |
from the station |
İstasyondan |
from London |
Londra’dan |
From the airport |
Hava alanından |
From the home |
Evden |
- Into ‘e doğru)(bir şeyin içine doğru anlamında)
into the cinema |
Sinemaya doğru |
into the car |
Arabaya doğru |
pour (water) into the glass |
|
into the street |
Sokağa doğru |
- out of (dışarı çıkma anlamı verir)
come out of the cinema |
Sinemadan çık |
get out of the car |
Arabadan çık |
drink (tea) out of a cup |
|
Come out of the school |
Okuldan çık |
- round/around çevresinde, köşede anlamında.
live round the corner |
|
have a hedge round the garden |
|
- beyond ötede, ilerisinde anlamlarında
beyond the river |
Nehrin ötesinde |
beyond the beach |
Plajin ötesinde |
- by (yanında anlamını verir)
by the sea |
Denizin yanında |
by the lake |
Gölün yanında |
- past (geçince anlamında)
past the post office |
Postaneyi geçince |
past the police station |
Polis merkezini geçince |
- through (bir şeyin içinden geçerek anlamında çevirilere ‘dan anlamı verebilir.)
through the tunnel |
Tünelin içinden |
through customs |
Gümrükten |
through the woods |
Ormanın içinden |
through the town |
kasabadan |
- throughout (bütün bir alanı kaplama anlamı verir)
throughout the country |
Ülke genelinde |
throughout the world |
Dünya genelinde |
- across (bir uçtan diğer uca, bir taraftan diğer tarafa anlamında)
across the river |
Nehrin öbür tarafında |
across the street |
Sokağın diğer tarafı |
across the field, |
Nehrin karşısındaki |
across the path |
patika boyunca |
- along (.. boyunca anlamında)
along the river |
Nehir boyunca |
along the road |
Yol boyunca |
along the corridor |
Koridor boyunca |
Along the beach |
Plaj boyunca |
- among (ikiden fazla öğeden oluşan bir grubun içinde)
among the crowd |
Kalabalığın arasında |
among the people |
İnsanlar arasında |
among the trees |
Ağaçlar arasında |
Among the homes |
Evlerin arasında |
- between (iki ya da daha fazla öğeden oluşan düzenli bir grubun arasında anlamını verir )
between you and me |
Aramızda |
between the teacher and the students |
Öğretmen ve öğrenciler arasında |
a treaty between the European countries |
Avrupa Ülkeleri arasında bir antlaşma |
Between Turkey and Syria |
Türkiye ve Suriye arasında |
- up (yukarı doğru anlamında.)
up the hill |
Tepeye doğru |
up the road |
Yola doğru |
up the wall |
Duvara doğru |
Up the mountain |
Dağa doğru |
- down (aşağı doğru anlamında.)
down the hill |
Tepeden aşağı |
down the road |
Yoldan aşağı |
down the river |
Nehirden aşağı |
Down to mountain |
Dağdan aşağı |
- above (= higher) (düzey olarak üzerinde, daha yüksekte anlamını verir. Nesneler birbirine değmez.)
above sea level |
Deniz seviyesinden |
above (the) average |
Ortalamanın üzerinde |
above the clouds |
Bulutların üstünde |
above zero |
Sıfırın üstünde |
|
the people above us |
Yukarımızdaki insanlar |
|
- below (= lower) (düzey olarak altında, daha aşağıda anlamını verir.)
below the surface of the sea |
Deniz yüzeyinin altında |
the people below us |
Aşağımızdaki insanlar |
below the clouds |
Bulutların altında |
below (the) average |
Ortalamanın altında |
|
below zero |
Sıfırın altında |
|
- over (bir nesnenin diğer bir nesnenin üzerinde olduğunu ifade eder. Nesneler birbirine değebilir.)
jump over the wall, |
Duvarın üzerinden atlamak |
a bridge over the river |
Nehrin üzerinde bir köprü |
a plane flying over the town |
Kasabanın üzerinden uçan bir uçak |
over 50 years of age |
50 yaşın üstünde |
- under (bir nesnenin diğer bir nesnenin altında olduğunu ifade eder. Nesneler birbirine değebilir.)
under the table |
Masanın altında |
under the bridge, |
Köprünün altında |
under the bed |
Yatağın altında |
under 50 years of age |
50 yaşın altında |
under water |
Suyun altında |
Under the house |
Evin altında |
- against (bir şeye dayamak, dayanmak anlamını verir. ayrıca karşısında anlamında da kullanılabilir)
duvara karşı bir şey koymak |
duvara karşı bir şey koymak |
lean against the chair |
Sandalyeye yaslanmak |
- opposite (facing) (karşısında anlamını verir.)
the cinema opposite our house, |
Evimizin karşısındaki sinema |
sit opposite me |
Karşımda otur |
- in front of (bir nesnenin diğer bir nesnenin önünde olduğunu belirtir.)
the people in front of us |
Önümüzdeki insanlar |
in front of the cinema |
Sinemanın önünde |
in front of the tree |
Ağacın önünde |
in front of the house |
Evin önünde |
- behind (bir nesnenin diğer bir nesnenin arkasında olduğunu ifade eder.)
the people behind us, |
Arkamızdaki insanlar |
behind the tree |
Ağacın arkasında |
A garden behind the house |
Evin arkasında bir bahçe |
Behind the stove |
Fırının arkasında |
- beside (= next to) (yanında, yanına anlamlarını verir.)
sit beside me, |
Yanıma otur |
the restaurant beside our house |
Evimizin yanındaki restorant |
- inside(içinde, içeride anlamlarını verir.)
inside the house |
Evin içinde |
inside the cave |
Mağaranın içinde |
inside the shop |
Dükkanın içinde |
İnside the car |
Arabanın içinde |
- outside (dışarıda, dışında anlamlarını verir.)
outside the house, |
Evin dışında |
outside the cave, |
Mağaranın dışında |
outside the shop |
Dükkanın dışında |
Outside the house |
Evin dışında |
- Opposite yerine American İngilizce’sinde across from kullanılır.
There's a small restaurant opposite/across from our house |
Evimizin karşısında küçük bir restoran var. |
- Birinin hala yatmakta olduğunu ifade etmek için in bed kullanılır. Ancak yatağın üzerindeki bir nesneyi on (the) bed biçiminde ifade edebiliriz.
It's already past 10 o'clock but he is still in bed. |
Saat 10’u zaten geçmiş ama hala yatakda. |
Don't put your jeans on my bed. |
Pantolonlarını yatağımın üzerine koyma. |
- "Denizde olmak, yüzmek..." anlamlarında in the sea, "denizde yolculukta olmak' anlamında ise at sea kullanılır.
I like swimming in the sea rather than in a pool. |
Bu denizde yüzmekden ziyade havuzda yüzmek gibi. |
The sailors were bored, because they had been at sea for months. |
Denizciler sıkılmıştı. çünkü aylardır denizdeydiler. |
- "Nehirde yüzmek' anlamında in the river kullanılır. Ancak nehirdeki sandal, gemi, vb. taşıtlann durumunu ve bir nehir üzerine kurulmuş yerleşim merkezinin konumunu on the river biçiminde ifade edebiliriz.
It is not safe to swim in this river because of the currents. |
Nehirde yüzmek akıntılardan dolayı güvenli değildir. |
Paris is on the river Seine. |
Paris Seine nehri üzerindedir. |
There were a few boats on the river. |
Nehir üzerinde bir kaç tekne vardı. |
- Ayrı ayrı iki nesnenin birbirlerinin önünde/ardasında olduğunu in front of/behind ile ifade ederiz. Ancak aynı zemin üzerinde önde/arkada derken at the front/at the back kullanılır. Örneğin sınıfın önünde (ön tarafında) demek için at the front of the classroom, sınıfın arkasında (arka tarafında] demek için ise at the back of the classroom ifadelerini kullanmamız gerekir.
We were sitting at the front of the cinema. |
Sinemanın önünde oturuyoruz |
Some students prefer to sit at the back of the classroom. |
Bazı öğrenciler sınıfın arka sıralarında oturmayı tercih ederler. |
Ancak, gazetenin ön sayfasında/arka sayfasında derken on the front/on the back page of the
newspaper; ön sırada/arka sırada derken In the front row/in the back row kullanılır. Taxi/car
için, (arabanın içinde) önde/arkada derken In the front/In the back of the car/taxi; diğer
taşıtlar içinse on the front/on the back of the bus,. kullanılır.
- Go, get, fly, drive gibi fiiller yönelme bildiren edat "to" ile kullanılır.
He is going to Ankara today |
Bugün Ankara’ya gidiyor. |
When I got to work, I found everybody in a deep silence. |
İşe gittiğimde herkesi derin bir sessizlik içerisinde buldum |
Arrive fiili, village, town, city, country gibi bir yerleşim merkezine varmak anlammdaysa in; station, school, work, meeting,. gibi bir noktaya ya da aktiviteye varmak anlammdaysa at ile
kullanılır
We arrived to Ankara at dawn. |
Ankara’ya şafak vaktinde vardık |
I arrived at my destination rather early |
Hedefime oldukça erkenden vardım. |
Bu fiiller, home, abroad, here ve there ile kullanıldığında edat almaz.
When will you come here again? |
Buraya tekrar ne zaman geleceksin? |
I've heard that you're going abroad next week. |
Gelecek hafta yurt dışına gideceğini duydum. |
When I got/arrived/went/came home, I was really tired. |
Eve vardığımda gerçekden yorgundum. |
Don't forget to call me as soon as you get there. |
oraya gittiğinde beni en kısa sürede aramayı unutma. |
"Varmak, ulaşmak' anlamında reach fiili edat almadan kullanılır.
When I reached the hotel, I went straight to bed. |
Otele vardığımda doğruca yatağa gittim. |