PREPOSITIONS WITH TIME EXPRESSIONS : ZAMAN BİLDİREN EDATLAR
Written by İngilizce Öğretmeni
PREPOSITIONS WITH TIME EXPRESSIONS = ZAMAN BİLDİREN EDATLAR
Başlıca zaman edatlari in,on,at’dir.
A) AT
- Saatlerle at kullanılır.
Our classes start at 9 and finish at 12. |
Derslerimiz 9da başlayıp 12 de biterler. |
Yesterday, I left work at 6 o'clock. |
Dün, işi 6’da bıraktım. |
What time ...... ? ile sorulan sorularda ve bu sorulara verilen kısa yanıtlarda at genellikle kullanılmaz.
what time does the meeting start? |
Toplantı kaçta başlıyor? |
9 o'clock in the morning. |
Sabah saat 9’da |
Zamanda bir noktayı belirtirken ‘’at’’ i başlıca bunlarla kullanırız..
Meal times: Yemek zamanları |
at tea time(çay vaktinde), at lunchtime(öğle yemeğinde), at dinner time(akşam yemeğinde) |
Festivals: Festivaller |
At Christmas(yılbaşında), at Easter (paskalya festivalinde) |
Age: Yaş |
at the age of 19 (19 yaşında.) |
Günün diğer zamanları |
at dawn ( şafak vakti) at midday (öğlenleyin) at midnight (geceleyin) at night (gece yarısı) at noon ( öğle zamanı) |
at + time: Belirli bir zamanda |
at the weekend (haftasonu) at the moment (şu anda) at present(şuanda) at the beginning of the year (yılın başında) at the end of the month ( ayın başında) at that time (o zaman) at the same time (aynı zamanda) at this time (şu anda) |
- Amerikan ingilizcesi’nde Christmas için genellikle "at Christmastime", Easter için ise, "on Easter' kullanılır.) Weekend ile ingiliz ingilizcesi at, amerikan ingilizcesi on kullanır.
We are planning to set off at dawn. |
Şafak vakti yola çıkmayı planlıyoruz |
Most people were living in great poverty at that time. |
Çoğu insan o zamanda büyük yoksulluk içinde yaşıyordu. |
He left home at the age of 15. |
O evden 15 yaşında ayrıldı. |
They are working on a new project at the moment/at present. |
Onlar şu anda yeni bir proje üzerinde çalışıyorlar. |
We usually go to the cinema at the weekend/on the weekend. |
Biz genelde haftasonları sinemaya gideriz. |
At the end ile In the end arasındaki ayrıma dikkat ediniz. In the end, finally(nihayet,sonunda)) anlamındadır ve kendinden sonra başka bir isim gelmez.
At the end ise, bir şeyin/bir sürenin sonunda anlamını verir: at the end of the month(ayın sonunda), at the end of the week(haftanın sonunda), at the end of the term(Dönem sonunda),
He had been out of work for months, but in the end, he found a good job. |
O aylardır çalışmamakdaydı fakat sonunda iyi bir iş buldu. |
I will be paid at the end of the month. Then I can pay you back. |
Ay sonunda maaşımı alacağım . o zaman sana geri ödeyebilirim. |
B) ON
- Günlerle ve tarihlerle on kullanılır.
on Monday |
Pazertesi gününde |
on (one's) wedding day |
Birinin düğününde |
on Sunday(s) |
Pazar günü |
On that date |
O tarihte |
on weekdays |
hafta içi |
on Christmas Day |
Yılbaşı gününde |
on (one's) birthday |
Birinin doğum gününde |
on 12th december |
12 aralıkta |
on Monday morning |
Pazartesi sabahında |
He plays football on Saturdays |
Cumartesi günleri futbol oynar |
I last saw him on his birthday. |
Onu en son doğum gününde gördüm |
This book will come out on August the 15th. |
Bu kitap ağustos’un 15in de çıkacaktır. |
C) Daha uzun zaman dilimleri bildiren ifadelerle in kullanılır.,
Months: Aylar |
In February(şubatta) , in March (martta) |
Years: Yıllar |
in 1988(1988’de), in the mid-1920s(1920lerin ortasında), in the 1960s (1960lar’da) |
Seasons: Mevsimler |
in (the) summer(yazın), in (the) spring(baharda) |
Centuries and Ages: Yüzyıllar , çağlar |
in the 20th century(20. Yüzyılda), in the Middle Ages (orta çağlarda) |
Others:Diğerleri. |
in the morning(sabahları), in the afternoon(öğlenden sonra), in the evening(akşamları) in the middle of the night(gecenin ortasında) |
- Morning, afternoon, evening ifadeleriyle normalde ‘’In’’ kullanılır. Ancak bu ifadeleri bir gün ismiyle birlikte kullandığımızda edat ‘’on’’ olur.
She usually does the shopping inthe mornings. |
O genelde sabahları alışveriş yapar. |
She usually does the shopping on Monday mornings. |
O Pazartesi sabahları genelde alışveriş yapar |
The meeting will be held in the evening. |
Toplantı akşam yapılacak |
The meeting will be held onFriday evening. |
Toplantı Cuma akşamı yapılacak. |
- Aylar ve yıllarla In kullanılır. Ancak bir ifadede günü de belirtiyorsak on kullanılır.
He was born in 1988. |
1988’de doğdu |
He was born in May. |
Mayıs’ta doğdu |
He was born in May, 1988. |
Mayıs 1988’de doğdu |
He was born on 8th May, 1988. |
1988 mayısının 8inde doğdu |
He was born on 8th May. |
Mayıs’ın 8inde doğdu. |
- Birinin yaşını ifade ederken at the age of kullanılır. Ancak, kişinin yaşını kesin olarak bilmiyorsak, In her/his thirties gibi ifadeler kullanırız. In her early thirties (otuzlu yaşların başlarında). In her mid-thirties (otuzbeş yaşlarında). in her late thirties (otuzlu yaşların sonlarında) gibi ifadeler tahminimize daha bir kesinlik kazandırır.
I don't think she is as old as she looks.She must be in her mid-thirties |
Onun göründüğü kadar yaşlı olduğunu sanmıyorum 35 yaşlarında olmalı. |
- Next, last ve this, zaman zarflanyla kullanıldığında In, on, at kullanılmaz.
They moved to Ankara last year. |
Onlar geçen yıl Ankara’ya taşındılar |
We are going on holiday next month. |
Gelecek ay tatile gideceğiz. |
We will meet again next Saturday. |
Gelecek Cumartesi tekrar görüşeceğiz. |
She stayed in İzmir for two weeks last winter. |
Geçen yaz 2 hafta izmir de kaldı. |
We haven't decided yet where to go on holiday this summer. |
Bu yaz tatilde nereye gideceğimize henüz karar vermedik. |
D) IN + A PERIOD OF TIME (Bir Süre)
- In two days, In a few hours, In three years. In a week, vb. gibi ifadeler gelecekte bir zaman belirtir. Bu ifadeleri In two days' time, in three years' time, in a week's time biçiminde de kullanabiliriz.
We are moving into our new apartment in two weeks/in two weeks' time. |
2 hafta içinde (sonra) yeni apartmanımıza taşınıyoruz. |
They are going to get married in three months/in three months' time |
3 ay içinde(sonra) evlenecekler. |
I expect we'll have arrived in the town in an hour/in an hour's time |
Umarım 1 saat içinde(sonra) kasabaya varmış olacağız. |
- In + bir süre ifadesini, bir işin ne kadar zamanda yapıldığını belirtirken de kullanabiliriz. Bu anlamda ta yerine within de kullanılabilir.
Normally, in the first grade of elementary school, they teach children to read in (within) two or three months. |
Normalde ilkokul birinci sınıfta 2 veya 3 ay içinde öğrencilere okumayı öğretirler. |
He usually does his homework in (within) an hour. |
Genellikle ödevini bir saat içinde yapar. |
Most of the students finished the examination in (within) an hour and a half. |
Öğrencilerin çoğu sınavı bir buçuk saat içerisinde bitirdi. |
- In + bir süre ifadesi bu anlamda " "kesme işareti + zaman" biçiminde kullanılmaz. Şu iki örneği karşılaştıralım:
You will have to eat lunch in (within) halfan hour |
Yemeğini yarım saatte/yarım saat içinde yemek zorunda kalacaksın |
You will have to eat lunch in halfan hour/in halfan hour's time |
Yemeğini yarım saat sonra yemek zorunda kalacaksın |
E) OTHER PREPOSITIONS USED WITH TIME EXPRESSIONS (DİĞER ZAMAN EDATLARI)
For (süre bildirir) ‘’dır,dir’’ ve ‘’için’’ anlamı verir cümleye
for two days |
for a few hours |
for centuries |
2 gündür |
Bir kaç saat için |
Yüzyıllardır. |
I'll be out of the country for a month on business. |
Bir aylık iş için şehir dışında olacağım. |
Let's go to the cinema. I haven't seen a good film |
Hadi sinemaya gidelim. Uzun zamandır iyi bir film görmedim |
- during (... sırasında,sırada)
during the film |
during the war |
during my stay there |
Film sırasında |
Savaş sırasında |
Orda kaldığım sırada |
He fell asleep during the lesson because it was so boring. |
Ders sırasında uyuyakaldı çünkü o kadar sıkıcıydı. |
They heard a loud noise during the night. |
Gece boyunca bir gürültü duydum. |
- During ile while aynı anlamı ifade edecek şekilde kullanılabilir. Ancak during' den sonra bir isim, while' den sonra bir cümlecik (özne+fiil} gelir.
Suddenly, I began to feel unwell during the lesson. |
Ders sırasında aniden hasta hissetmeye başladım. |
Suddenly, I began to feel unwell while I was teaching |
Öğretiyorken aniden hasta hissetmeye başladım |
I visited lots of places during my stay abroad. |
Yurt dışında kaldığım sırada bir çok yeri ziyaret ettim. |
I visited lots of places while I was abroad. |
Yurt dışındayken bir çok yeri ziyaret ettim |
- from ... to ‘dan dana ya da den den’e farklı da olur cümleye göre çevrilebilir.
from Monday to Friday |
from 1980 to 1985 |
From February to March |
9 to/until/till 6 |
Pazartesi’den Cuma’ya |
1980’den 1985’e |
Şubat’tan Mart’a |
9’dan 6’ya kadar |
The shop is open every Sunday from half past ten until one o'clock. |
Dkkan her Pazar 10.30’dan 01.00’a kadar açıkdır |
The Second World War lasted from 1939 to 1945. |
2. Dünya Savaşı 1939’dan 1945’e kadar sürdü. |
- between... and ‘’arasında’’
between 1975 and 1980 |
between 9 and 6 |
between Monday and Friday |
1975 ve 1980 yılları arasında |
9 ve 6 arasında |
Pazartesi ve Cuma arasında |
There are no buses between midnight and 7 o'clock in the morning |
Geceyarısı ve sabah 6 arasında otobüs yoktur. |
Most people take their holidays sometime between May and September |
Çoğu kişi Mayıs la Eylül arasında tatile gider. |
- toward(s) (... e doğru)
towards the end of the month |
towards 7 o'clock |
Towards midnight |
Ay sonuna doğru |
Saat 7’ye doğru |
Gece yarısına doğru. |
Towards the end of the day, she started to feel very tired. |
Ay sonuna doğru çok yorgun hissetmeye başladı. |
The snowstorm started towards 9 o'clock. |
Kar fırtınası saat 9’a doğru başladı. |
- throughout (.... boyunca)
throughout the year |
throughout the day |
throughout the week |
Yıl boyunca |
Gün boyunca |
Hafta boyunca |
If you had studied more throughout the term, you wouldn't be so worried about the exams now. |
Eğer dönem boyunca daha fazla çalışmış olsaydın, Şimdi sınavlar hakkında çok endişeli olmazdın. |
I drink several cups of coffee throughout the day. |
Gün boyunca bir kaç bardak kahve içerim. |
- After ‘dan sonra
after 1990 |
after 2 o'clock |
after the weekend |
1990’dan sonra |
Saat 2’den sonra |
Haftasonundan sonra. |
If you arrive after ten o'clock, call me |
Eğer saat 10’dan sonra varırsan beni ara |
After today, our work should get easier. |
Bugünden sonra işimiz daha kolay olmalı. |
- Before ‘dan önce
before 1996 |
before 2 o'clock |
before Friday |
1996’dan önce |
Saat 2’den önce |
Cuma’dan önce |
Please bring the books back before the weekend. |
Lütfen kitapları haftasonundan önce getir. |
If you arrive before ten o'clock, you'll be able to get |
Eğer 10’dan önce varırsanız alabileceksiniz. |
- Since ‘den beri
since Monday |
since 1980 |
since 5 o'clock |
Pazartesi’den beri |
1980’den beri |
Saat 5’den beri |
I haven't eaten anything since 8 o'clock this morning |
Sabahtan beri hiç birşey yemedim. |
He's worked there since 1991. |
Orada 1991’den beri çalıştı. |
- till/until (not before ...) ‘dek – ‘ kadar
tilll/until Friday |
till/until 6 o'clock |
till/until 1992 |
Cuma’ya kadar / dek |
Saat 6’ya kadar/dek |
1992’ye kadar/dek |
- by (.... at the latest) (en geç , kadar)
By Tuesday |
by 5 o'clock |
by the year 2015 |
Salı'ya kadar |
5'e kadar |
2015’e kadar |
- Until ve by, Türkçe'ye ".... e kadar" biçiminde çevrildiği halde farklı anlamlar ifade ederler.
- Until, eylemin sözü edilen zamana kadar devam ettiğini ve o noktada bittiğini ifade eder.
- By ise eylemin en geç sözü edilen zamanda gerçekleşeceğini ya da sözü edilen zamana kadar gerçekleşmiş olduğunu ifade eder. Yani eylem, belirtilen zamandan daha önce bitmiş olabilir.
Last night, I studied until midnight |
Dün gece gece yarısına kadar ders çalıştım |
I had finished all my work by midnight |
Gece yarısında bütün işimi bitirmiştim. |
- "On time", "punctual' anlamındadır ve kararlastırılmıs bir saatten soz ederken "vaktinde, dakik' anlamını verir
She never comes to class late. She is always on time. |
Sınıfa hiç geç kalmaz herzaman dakiktir. |
The meeting will start at 2 p.m. and I have to be there on time. |
Toplantı 2’de başlayacak ve vaktinde orda olmalıyım. |
- "In time" da Turkce'ye "vaktinde" biciminde cevrilir. Ancak kararlastırılmıs bir saat soz konusu değildir. "Bir isi yapmak icin uygun bir vakitte" anlamındadır. "In time for something/in time to do something' biciminde de kullanılabilir
I got home in time for my favourite programme |
En sevdiğim program için vaktinde evde olurum. |
I got home in time to have dinner with my parents. |
Ailemle akşam yemeği için zamanında evde olurum. |
They are having the house painted for the wedding. I hope the painters finish their job In time. |
Onlar evlerini düğün için boyatıyorlar. Umarım boyacılar işlerini zamanında bitirir. |
- "Just In time" "tam zamanında" anlamını verir.
Someone had spilt coke on the chair, but Sue didn't notice it and was going to sit on the chair. Fortunately, I warned her Just in time to prevent her from sitting there. |
Biri sandalyeye kola dökmüştü ama Sue bunu farketmedi ve sandalyeye oturacaktı.neyse ki onu oraya oturmaktan tam zamanında uyardım. |