SENTENCE ADVERBS : CÜMLEYİ NİTELEYEN ZARFLAR
Written by İngilizce Öğretmeni
SENTENCE ADVERBS : CÜMLEYİ NİTELEYEN ZARFLAR
Bu zarflar bütün bir cümleyi niteler ve konuşmacının yorumunu, düşüncesini ifade eder.
- Cümleyi niteleyen zarfların büyük bir bölümü, olasılık derecesini ifade eder. Bunlardan yaygın olarak kullanılanlar şunlardır: Farklı anlamları da vardır sadece birer anlamını yazacağım
a)
actually |
aslında |
obviously |
belli ki |
indeed |
cidden |
of course |
elbette |
really |
gerçekten |
undoubtedly |
şüphesiz |
in fact |
aslında |
doubtlessly (doubtless) |
kuşkusuz (şüphesiz) |
surely |
elbette |
perhaps |
belki |
certainly |
kuşkusuz |
possibly |
belki |
definitely |
kesinlikle |
probably |
muhtemelen |
clearly |
açıkça |
presumably |
muhtemelen |
evidently |
besbelli |
maybe |
belki |
- Bu zarflardan definitely, perhaps, maybe ve of course hariç diğerleri, cümlenin başında, ortasında ya da sonunda yer alabilir.
- 1. Ortada:
Bu zarflar ortada kullanıldığı zaman "be" fiilinden sonra gelir.
He is obviously innocent |
O belli ki masum |
|
They are probably at home. |
Onlar muhtemelen evdedir |
- Yardımcı fiil yoksa, özne ile asıl fiil arasında; yardımcı fiil varsa yardımcı fiille asıl fiil arasında yer alırlar.
He obviously avoids being seen with his new girlfriend |
Belli ki yeni kız arkadaşıyla görünmekden kaçınır |
|
They probably delayed going on holiday. |
Muhtemelen onlar tatile gitmeyi ertelediler |
|
He will probably come late tonight. |
Muhtemelen gece geç gelecek |
|
He had clearly taken the money. |
Açıkca o parayı almışdı. |
- Olumsuz cümlede "not" dan önce kullanılabilirler. Ancak, özneden hemen sonra kullanılması daha yaygındır.
He will probably not come tomorrow. |
Muhtemelen yarın gelmeyecek |
|
He probably won't go tomorrow |
Muhtemelen yarın gitmeyecek |
|
He certainly can't do the job |
Kuşkusuz o işi yapamıyor. |
- 2. Cümlenin başında veya sonunda
- Deflnitely'nin cümlenin başında kullanılması çok enderdir. Daha çok cümlenin ortasında kullanılır. Cümle sonunda da yer alabilir.
He was definitely at home at that hour. |
O bu saatte kesinlikle evdeydi |
|
He is trying to do his best, definitely. |
O elinden gelenin en iyisini yapmaya çalışıyor kesinlikle. |
- Perhaps, of course ve maybe, cümlenin sonunda da kullanılabilmelerine rağmen daha çok cümlenin başında kullanılır. Ancak, vurguyu artırmak için ortada kullanılmaları da mümkündür. Bu durumda iki virgül arasında kullanılırlar.
Perhaps he can lend us his car. |
Belki o bize arabasını ödünç verir |
|
He can lend us his car perhaps. |
O bize arabasını bize ödünç verir belki |
|
He can, perhaps, lend us his car. |
O belki, arabasını ödünç verir |
|
Of course he is capable of doing that. |
Elbette o bunu yapma yeteneğine sahiptir |
|
He is capable of doing that of course. |
O bunu yapma yeteneğine elbette sahiptir |
|
He is, of course, capable of doing that. |
O elbette,bunu yapabilme yeteneğine sahiptir. |
- Surely, daha çok cümlenin başında ya da sonunda kullanılır.
Surely he was at the demonstration! |
Şüphesiz o gösterideydi |
|
You're not taking what I say seriously, surely |
Elbette, söylediklerimi ciddiye almıyorsun! |
- Bütün bir cümleyi niteleyebilen diğer zarflar: Farklı anlamları da vardır sadece birer anlamını yazacağım
b)
admittedly |
hiç kuşkusuz |
personally |
şahsen |
annoyingly |
Can sıkıcı biçimde |
honestly |
dürüstçe |
fortunately |
Çok şükür |
seriously |
cidden |
frankly |
açıkçası |
naturally |
doğal olarak |
unfortunately |
ne yazık ki |
surprisingly |
şaşırtıcı biçimde |
unluckily |
maalesef |
understandably |
anlaşılır biçimde |
luckily |
iyi ki |
rightly |
haklı olarak |
wrongly |
yanlış |
- Bu zarflar genelde cümlenin başında kullanılırlar. Ancak, cümlenin sonunda kullanılmaları da mümkündür. Genellikle bir virgülle cümlenin devamından ayrılırlar. Yazılış anlamları farklı olabilir yorumlamak açısından
Frankly, he doesn't work hard enough to succeed. |
Doğruyu söylemek gerekirse başaracak kadar çok çalışmıyor |
|
Understandably, he doesn't want to join us. |
Anlaşıldığı gibi bize katılmak istemiyor. |
|
Seriously, why don't your parents move to the country? The air is cleaner there. |
Cidden ailen neden taşraya taşınmak istemiyor ? Hava orda daha temiz. |
|
Rightly or wrongly, he decided to quit school and start work. |
Doğru ya da yanlış, okulu bırakıp çalışmaya karar verdi. |
|
Naturally, everybody wants to live in better conditions, |
Doğal olarak, herkes daha iyi koşullarda yaşamak ister |