SUPERLATIVE FORMS OF ADJECTIVES AND ADVERBS (SIFAT VE ZARFLARIN EN ÜSTÜNLÜK HALİ
Written by İngilizce Öğretmeni
SUPERLATIVE FORMS OF ADJECTIVES AND ADVERBS (SIFAT VE ZARFLARIN EN ÜSTÜNLÜK HALİ
a) Sıfat ve zarflarda en üstünlük derecesi "-est" takısı ve "most" sözcüğüyle ifade edilir."-est" ve "most" un kullanımıyla ilgili kurallar "-er" ve "more" için belirttiğimiz kurallarla aynıdır
Pretty Güzel |
Prettier Daha güzel |
The Prettiest En güzel |
Big Büyük |
Bigger Daha büyük |
The Biggest En büyük |
Clever Zeki |
Cleverer Daha Zeki |
The Cleverest En zeki |
Expensive Pahalı |
more expensive Daha pahalı |
The most expensive En pahalı |
Frequent Sık |
more frequent Daha Sık |
The most frequent En sık |
Pleased Memnun |
more pleased Daha memnun |
The most pleased En Memnun |
Carefully Dikkatli |
more carefully Daha Dikkatli |
The most carefully En dikkatli |
Easily Kolayca |
More easily Daha kolayca |
The most easily En kolayca |
Significantly Önemli ölçüde |
More significantly Daha önemli ölçüde |
The most significantly En önemli ölçüde |
b) Sıfat ve zarf biçimi aynı olan sözcüklerin çekimi şöyledir:
Hard zor |
Harder Daha zor |
The Hardest En zor |
Late geç |
Later Daha geç |
The Latest en geç |
Fast Hızlı |
Faster Daha hızlı |
The Fastest En hızlı |
Early Erken |
Earlier Daha erken |
The Earliest En erken |
- Late'in karşılaştırmalı ve en üstün biçimi biçimi iki şekildedir:
Late-later-The latest |
Late-latter-The last |
- Geç-daha geç-en geç" anlamında "late-later-latest" kullanılır
I usually get up late. My son gets up later than me and my husband gets up the latest |
Ben genelde geç kalkarım.Oğlum benden daha geç kalkar ve eşim en geç kalkar |
|
He usually gets home on a late train, |
Genelde eve geç gelen bir trenle gelir |
|
Can we travel on a later train today |
Bugün daha geç bir trenle seyahat edebilir miyiz? |
|
The latest train we can get direct to Adapazarı is the 10.30 |
Adapazarı’na direk gidebileceğimiz en geç tren saat 10.30’da |
- Latest, "son moda, en son" anlamında "most recent, up-to-date" ile eşanlamlı olarak da kullanılır.
Everybody at the party was dressed in the latestfashion. |
Partideki herkes son moda giyinmişti |
|
Have you read his latest book? |
Onun en son kitabını okudun mu? |
- Latter sadece sıfat olarak kullanılır ve arka arkaya sözü edilen iki şeyden "ikincisi, sonuncusu" anlamındadır. İki şeyden "birincisi, önceki' anlamında "former"* ile birlikte sık kullanılır.
-There are two films on at the same time. One is a thriller and the other is a romance. -I'd prefer to watch the latter. I'd find the former too nerve-racking. |
-Aynı zamanda 2 tane film var .Bir tanesi gerilim diğeri romantik -Ben ikincisini izlemeyi tercih ederim. Birincisini fazla sinir bozucu buluyorum. |
- Last, sıfat ve zarf olarak kullanılır ve "first" ile zıt anlamlıdır.
I first went to Germany in 1973, and I last went there in 1986. (zarf.) |
Almanya'ya ilk olarak 1973'te, en son (son olarak) 1986'da gittim |
|
I will be the last person to leave the office. Who will be the first? (sıfat.) |
Bürodan en son ayrılan kişi ben olacağım. Birinci/ilk ayrılan kim olacak? |
- Former"ın bir anlamı da "eski demektir: in former times (eski zamanlarda), our former teacher (eski öğretmenimiz/önceki öğretmenimiz). "Former" bir comparative değildir, "-er", sözcüğün yapısında vardır. "Formerly" bir zarftır ve "eskiden, önceleri' anlamındadır.
I formerly worked as a secretary. |
Eskiden/'Önceleri bir sekreter olarak çalışıyordum |
c) Düzensiz sıfat ve zarflar ise şu şekilde çekimlenir
Good/well iyi |
Better Daha iyi |
The Best En iyi |
Bad/badly Kötü |
Worse Daha Kötü |
The Worst En kötü |
Far Uzak |
farther/further Daha uzak |
The Fartest/furtest En uzak |
Much çok |
More daha çok |
The Most En çok |
Little küçük / az |
Less Daha küçük / daha az |
The Least En Küçük/ En az |
few Az |
Fewer Daha az |
The Fewest En az |
d) Sıfat ve zarfların superlative biçimi, bir kişi ya da nesnenin, belirtilen özelliğe belli bir grubun içerisinde en üst ya da en alt düzeyde sahip olduğunu ifade eder. Üstünlük eki’nin önünde "the" kullanılır.
Pınar is the most hardworking student in the classroom. |
Pınar sınıfta en çok çalışan öğrencidir |
|
Istanbul is the most crowded city in Turkey. |
İstanbul Türkiye’nin en kalabalık şehridir. |
|
Our apartment building is the tallest in our street. |
Apartmanımız sokaktaki en uzun binadır. |
|
She has the most money among us. |
O aramızdaki en çok paraya sahip olandır |
|
Ayşe has the least courage of them all. |
Ayşe’nin hepisinden en az cesareti vardir |
|
Fatma has the fewest friends in the class. |
En az arkadaşı olan Fatma’dır |
|
This problem is the least important (one) of all. |
Bu sorun en az önemli olan sorundur |
|
He is the best player in the team. |
O takımdaki en iyi oyuncudur |
|
He drives the most carefully of all the drivers I know. |
O bildiğim bütün sürücülerden en dikkatli araba kullanır. |
|
She speaks English the best of the three. |
Üçünün içinde İngilizceyi en iyi o konuşuyor |
e) Tanımladığımız öğenin hangi ortamda en iyi, en kötü vs. olduğunu belirtirken, eğer bu ortam bir yer ise in kullanılır: in the world(dünyada), in Turkey(Türkiye’de, in our street(sokağımızda), vb. Zaman ya da bir grup ifade eden sözcük ise of kullanılır: the happiest time of my life(hayatımın en mutlu zamanı), the shortest month of the year (Yılın en kısa ayı), the most hardworking one of all my students (bütün öğrencilerimden en çok çalışanı), the most intelligent of us all(hepimizden en zekisi), the most famous of all the Turkish writers, (Türk yazarlardan en ünlüsü) vb. Grup ifade eden yapılarla among(arasında) da kullanabiliriz: the cleverest among us(en zekiler arasında ), the laziest among my students (öğrencilerimin en tembeli arasında ),
Mount Everest is the highest mountain in the world. |
Everest dağı dünyanın en yüksek dağıdır |
|
February is the shortest month of the year. |
Şubat yılın en kısa ayıdır |
|
Ece is the tallest of all my students. |
Ece bütün öğrencilerimden en uzunudur |
|
Of all the contemporary writers, I like him best. |
Bütün çağdaş yazarlar arasında ben en çok onu seviyorum. |
,
f) Superlative (En üstün halini) kullanabilmemiz için tanımlayacağımız nesnenin ait olduğu grubun en az üç öğeden oluşması gerekir. Eğer grup iki öğeden oluşuyorsa comparative(daha) kullanılır.
They have two daughters, and Irmak is the clevererof the two. |
Onların iki kızları var Irmak ikisinden en zeki olanıdır |
|
They have three sons, and Mert is the most intelligent of the three. |
Onların üç oğulları var Mert üçünden en zeki olanıdır |
- Bazı durumlarda comparative ile superlative kullanımını ayırt etmek güç olabilir. Şu iki örneği inceleyelim
She is more hardworking than all the other students in the classroom. |
O sınıftaki diğer bütün öğrencilerden daha çalışkandır |
|
She is the most hardworking of all the students in the classroom. |
O sınıftaki bütün öğrencilerin içinde en çalışkanıdır. |
Bu örneklerden birincisinde, "she", sınıftaki diğer öğrencilerin dışında tutulmuştur. Yani bir tarafta "she", bir tarafta"diğer öğrenciler" göz önüne alındığında, iki öğeden oluşan bir karşılaştırma yapılmıştır. İkinci örnekte ise "she" grubun bir üyesidir ve o grubun içinde "en çalışkan" olduğu ifade edilmiştir.
istanbul is bigger than all the other cities in Turkey. |
İstanbul Türkiye’nin bütün şehirlerinden daha büyüktür |
|
Istanbul is the biggest city in Turkey. |
İstanbul Türkiye’deki en büyük şehirdir |
|
I consider his latest book to be more successful than all his others. |
Onun son kitabını diğer tüm kitaplarından daha başarılı olduğunu düşünüyorum |
|
I consider his latest book to be the most successful of all his books. |
Onun son kitabını diğer bütün kitaplarından en başarılı olduğunu düşünüyorum |
g) More, most ve least, fiilleri nitelemek için de kullanılır.
She most fears that she may lose her job some day |
En çok bir gün işini kaybetmekten korkuyor |
|
l more prefer tea to coffee. |
Çayı kahveye daha çok tercih ederim |
|
She usually comes when I least need her and doesn't when I need her most. |
Genellikle ona en az ihtiyaç duyduğum zamanlarda gelir, en çok ihtiyaç duyduğumda ise gelmez |
- Like, enjoy gibi beğeni ifade eden fiillerle "daha çok, en çok" anlamında better ve best de kullanabiliriz.
Of the two shirts, I liked the checked one bettermore) |
İki gömlekten, kareli olanını daha çok beğendim. |
|
l like coffee better than tea. (=more than |
Kahveyi çaydan daha çok severim.) |
|
Of all the Turkish pop singers, I like Sezen Aksu best.(=most) |
Türk pop sanatçıları içinde en çok Sezen Aksu'yu severim |
- Hate, dread gibi olumsuz anlam taşıyan fiillerle better ve best kullanamayız. Bu tür fullerle more ve most kullanabiliriz.
Among the martial arts I hate karate most. |
Dövüş sporları içinde en çok karateden nefret ederim. |
OLDEST/ELDEST
i) Oldest ve eldest arasındaki fark, older ve elder arasındaki fark ile aynıdır. Eğer bir kişi ya da nesnenin yaşça en büyük olduğunu ifade ediyorsak oldest, aile bireylerinden en büyük olanını ifade ediyorsak eldest kullanılır.
Who is the oldest student in this classroom? |
Sınıftaki en büyük öğrenci kimdir? |
|
The oldest representative came from China. |
En eski temsilci Çin’den geldi |
|
My eldest uncle is a lawyer |
Benim en büyük amcam bir avukattır |
|
My eldest brother is getting married next week. |
Benim en büyük abim Gelecek hafta evleniyor |
j) Most + sıfat , önünde "the" olmadan kullanıldığı zaman "çok" anlamını verir.
A most strange thing happened the other day. |
Geçen gün çok ilginç bir şey oldu |
|
You shouldn't miss that film. It's most interesting a film |
Bu filmi kaçırmamalısın. Çok ilginç bir film |
"TO + INFINITIVE" AFTER ADJECTIVE STRUCTURES (SIFAT YAPILARINDAN SONRAKİ TO MASTAR EKİ)
a) "Too" ve "enough" ile kullanıldığında, "to + infinitive" "...yapacak kadar" anlamım verir ve neden-sonuç ilişkisinde sonucu ifade eder. "Too" ve "enough" dan sonra sonucu ifade etmek için that-clause kullanamayız.
This text is too long (for me) to translate in just two days. |
Bu metin, sadece iki günde çeviremeyeceğim kadar uzun. |
|
This text isn't short enough (for me) to translate in just two days. |
Bu metin, sadece iki günde çevirebileceğim kadar kısa değil. |
b) "So", "such" ve superlative ile "to + infinitive" kullanımında neden-sonuç ilişkisi kurulmaz. Sadece, tanımlanan isme bir nitelik eklenir. Bu yapılarda kullanılan "to + infinitive" aslında, daha önce incelediğimiz, "noun + to infinitive"kullanımıdır.
She is such a nice person to work with |
O beraber çalışılacak en güzel kişiydi |
|
This is such an Interesting topic to work on |
Bu çalışmak için en ilginç konuydu |
|
She was the most suitable person to do the job. |
O, işi yapacak en uygun kişiydi |
|
The manager's proposal was the best solution to overcome the problem. |
Müdürün teklifi, sorunun üstesinden gelmek için en iyi çözümdü |
Daha önce de gördüğümüz gibi, "so" ve "such" da neden-sonuç ilişkisinde sonuç that-clause ile ifade edilir.
She is such a nice person to work with that everybody wants to work with her in the same project |
O herkesin aynı proje de birlikte çalışmak istediği en güzel insandır |
|
This is such an interesting topic to work on that will choose it as my term project. |
Bu seçtiğim dönem projesi hakkında konuluşacak en ilginç konudur. |